O bitmesini istemediğim filmlerden birisiyle daha
karşınızdayım:
FlashForward
Konusu, işlenişi ve akıcılığıyla kendine çeken bir film...
Arada bariz senaryo eksikleri ve kötü oyunculuklara rağmen yine de izlenmeye
değer ve iyi ki izlemişim, dedirten bir film de aynı zamanda.
Hani insanoğlu geleceği bilmek ister ya hep, bu filmden
sonra insan kesinlikle şunu öğreniyor diyebilirim: Şayet geleceği bilebilseydi
insan yaşayamazdı ya da yaşaması öncekine göre oldukça zor olurdu. İyi bir
gelecek sabırsızlık yaratırken kötü bir gelecek kişiyi yaşamdan soğutup
yaşamasına imkan vermiyordu çünkü.
Filmin konusuna şöyle bir değinirsek de…
Gizemli bir olay sonucu dünyanın bütün her yerinde aynı
zamanda yüz otuz yedi saniyelik bir bilinç kaybı sonucu bayılma yaşanıyor. Bu
süre zarfında bütün insanlık altı ay sonrasının bir kısmına şahit oluyorlar ki,
şayet bu bayılma esnasında ölümcül bir kaza yaşamamış ya da altı ay sonra hala
yaşıyorlarsa tabi ki de.
Bu küresel öngörü felaketini -neden, nasıl olmuştur ve binlerce ölüme sebep olan bu durum bir saldırı mıdır yoksa bir mucize midir- araştırmakla görevlendirilen
FBI’daki bir departman konuyu derinlemesine araştırır ve bir takım şüphelilere
ulaşırlar. 0 numaralı zanlı, D. Gibbons, Somali ve işin içine giren diğer iki bilim
adamıyla işler iyice karmaşıklaşmaya başlar.
Daha fazla ayrıntıya girmeden küresel öngörü çözülecektir
çözülmesine ama filmin finalinde ufak bir göz kırpmayla ikinci sezona bir
gönderme de yapılır ama devamı gelmez.
Biz yine de ikinci sezonu umutsuz
bir şekilde bekleriz : )