Şahsına münhasır özgün senaryonun tavan yaptığı
oyunculukların iyi kotarıldığı ama birazcık yavaş temposuyla kendisini ağırdan
satan duygulara ters açıdan yaklaşmış fantastik bir "aşk ve yalnızlığın tanımlanma" hikayesi..
İlk romanının başarısının ardından ikincisini yazmakta
zorlanan ve duygusal bir çöküş yaşayan kahramanımız yalnızlığının doruğunu
yaşarken psikiyatristinin tavsiyesine uyar ve hayalindeki kadını daktilosundan
yazıya döker. Yeni ayrıldığı kız arkadaşının yokluğunu kabullenememiş ve girdiği
her ortamda daha da yalnızlaşan kahramanımız bu sefer hayal kırıklığına uğramamak
adına hayalindeki kadınının prototipini çıkarmaya çalışır. Başardığındaysa
beklenmedik bir şey olur. Sadece düşlerinde gördüğü kadın nasıl olmuştur da capcanlı bir şekilde
evinde yaşamaya başlamıştır. İlk başlarda inanmakta zorlansa da zamanla buna
alışır ve bunun keyfini sürmeye başlar ta ki işler rayından çıkana kadar.
Mükemmel aşkı kendi isteği doğrultusunda yaratma imkanı
verilse bile insanoğlunun bunu başaramayacağının en güzel örneğini yansıtmış film.
Mutlu
aşk yoktur, kusurlu insanoğlunun kusursuz bir düzeni devam ettirmesi de!
diye de eklemiş bence!
Kadın-erkek ilişkilerini çok ince gören Zoe Kazan hem
senarist hem de oyunculuk performansıyla bir alkışı hak ediyor. İzlemediyseniz
tavsiyemizdir.