oblivion

Yıl 2077: Dünya, uzaydan gelen istilacılarla yaptığı savaşla alt üst olmuş ve kullanılan nükleer silahlarla yaşanmayacak bir hal almıştır. Savaş kazanılmakla birlikte yeni bir yaşam alanı için enerjiye ihtiyaç vardır ve bu ihtiyaç denizlerden elde edilen hidrojenle sağlanmaktadır. Bu yüzden dev platformlar okyanuslar başta olmak üzere enerji depolamakta ve hayatta kalan bir grup insan için başka bir gezegende -satürn- yaşam alanı inşaa etmek için uğraşmaktadır.


Jack Harper, platformları koruyan hava aracı teknisyenidir. Görevi, Victoria ile birlikte hem platformların hem de İHA'ların korunması ve tamiridir ki ayrıca bir görevi daha vardır Scarv denilen yeryüzünde az olmakla birlikte kalmış uzaylı istilacılarla da mücadele etmektir.

Bir görev esnasında yer altına inmek zorunda kalır ki aslında indiği yer kütüphanedir ama her yer toprakla kaplandığı için sanki yer altına indiğini düşünürsünüz. Eski bir kitabı alır ve okumaya başlar, işte bu okuma her şeyin başlangıcı olur. Bu esnada pusuya düşürüldüğünü fark eder ama tam her şey bitti derken İHA'lardan birisi yardımına yetişir ve onu kurtarır. Jack'in ise düşündüğü tek şey neden öldürülmek yerine yakalanmaya çalışıldığıdır.

Bir görev esnasında gökten yasak bölgeye bir uzay kapsülünün düştüğünü görür ve peşine düşer. Kapsül paramparça olmuştur ve içinde delta uykusundaki mürettebatın sağa sola savrulduğunu fark eder. En şaşırtıcı kısmı ise o uyuyanlardan birisinin hep rüylarında gördüğü eşi olmasıdır. İHA'lar olay yerine ulaştığında uyuyan mürettabatın hepsini öldürür ki tek Jack'in eşi hayatta kalır.

Buraya kadar anlattığım kısım sizi yeteri kadar bilimkurguya doyuruyor -eksik kısımları es geçiyorum. Ama bundan sonraki kısım ne yazık ki sıradan bir iyi-kötü mücadelesine dönüşüyor ki bolca mantık hatasıyla filmin sonunu zor getiriyorsunuz. Anlattığım sahneye kadar gelen senaryo sanki burada tekliyor ve buradan sonrası kör topal bir şekilde devam ediyor.

Filmin büyüsünü bozmamak adına ayrıntıya girmeden söylemek gerekirse Hollywood'un artık uzaylılarla savaşta şu klişelerden uzak durması gerekiyor artık. Muhteşem bir teknolojiye karşı eli silahlı bir grup insanın ilkel silahlarıyla başarıya ulaşması çok komik duruyor. Lütfen artık bari bu kadar büyük bütçeli filmlerde bunu yapmayın.

Muhteşem bir oyunculuk yok, görsel efektler çok iyi, senaryoda bir yere kadar çok iyi kurgulanmış ama o son dokunuşa gelince işte orası olmamış. Top kale çizgisini geçmeden savunma oyuncusu tarafından uzaklaştırılmış ki bu güzel oyunun bu son hareketi hak etmediğini düşünseniz de ne yazık ki yapacağınız pek bir şey de yok. Artık bir sonraki filmlerde görüşmek üzere deyip hoş kalın!.