Koreli yönetmen Chan Wook Park’ın intikam üçlemesinin ilk
filmi Sympathy for Mr. Vengeance. Diğer iki filme göre daha hafif kalsa da
kesinlikle izlenilmesi gereken bir film. Çünkü bir filmi izlerken hak
verememek, aynı zamanda herkese hak vermek, taraf tutamamak, suçluyu ve suçsuzu
belirleyip onun üzerinden gidememek… Hissedilen bu! Ve genel bir sistem
eleştirisi demek aynı zamanda “intikam serisi!”
Ryu, kardeşi böbrek hastası olan ve ona böbrek nakli peşinde
koşan sağır, dilsiz saçları yeşile boyalı bir adamdır. Bir türlü kardeşine
uygun böbrek bulamaz ki karaborsayla karşılaşana kadar. Bir miktar para ve Ryu’nun
böbreği karşılığı kız kardeşine böbreği bulmuştur bulmasına ama ameliyata girip
de çıktığında işlerin hiç de umduğu gibi olmadığını hatta daha kötü olduğunu
fark eder. Böbreği alınmış çıplak bir vaziyette bir inşaat sahasında gözlerini
açar. Bu yetmezmiş gibi hastaneden arayan doktor uygun böbreğin bulunduğunu ama
bunun için belirli bir miktar paraya ihtiyaçlarının gerektiğini söylese de o
tüm parayı karaborsacılara kaptırmıştır. Bu arada kız arkadaşı ona bu parayı
nasıl bulacağı noktasında bir fikirle gelir. Patronunun kızını kaçıracak ve
fidyeyi aldıktan sonra da serbest bırakacaklardır. Ama ne yazık ki işler bir
kere ters gitmiştir ya düze çıkamaz.
Fidyeyi alıp gelen Ryu kız kardeşinin daha fazla yük olmak
istemiyorum notu bırakarak intihar ettiğini görür. Tüm dünyası üstüne yıkılır.
Küçük kızla birlikte kız kardeşini arabaya bindirip kırsalda bir yere gömmeye
gider. Ama aksilik yine devam eder ve Ryu kız kardeşini gömerken küçük kız
arabadan Ryu’yu aramaya çıkar ve köprüden geçerken suya düşer ve boğulur.
Bundan sonrası ise küçük kızın babasının intikam evresidir. Tabi bu arada Ryu
karaborsacıların peşine düşer. Baba Ryu’nun peşindedir. Dha sonra Ryu kız arkadaşının
başına gelenler sebebiyle babanın peşine düşer ve en sonda kız arkadaşın üye
olduğu terörist grup babanın peşindedir.
“Haklı İntikam” diye Türkçe’ye çevrilen filmde doğruyu
söylemek gerekirse hem herkes haklı hem de hiç kimse! İzlerken insanı çaresiz
bırakan bir boşluğa sürüklüyor film. Sınırlar o kadar kırılgan ve belirsiz ki
kim nerede haklı kim nerede haksız belli olmuyor. Ama şunu söyleyebilirim ki
son sahneyle de olsa bir şekilde film kendi halkasını tamamlıyor.