sisle gelen yolcu -jean christophe grange



                     Okumaya uzun bir süre ara verdikten sonra dönüş yine Jean Christophe Grange'la oldu.


                     En son Ölü Ruhlar Ormanı romanından sonra oldukça hacimli bir kitapla geri döndü Grange. Şunu belirtmem gerekir ki bir çok insanın aksine ufak tefek aksaklıklar olmakla birlikte yine de bir JCG kalasiği diyebilirim. Ne eksik ne fazla... Roman "matruşka" üzerinden şekillenmeye başladığında önce anlamasanız da sonra olaya yavaş yavaş vakıf olursunuz.


                    Kahramanımız bir matruşka gibi geriye doğru her biri farklı bir yaşam ve bilinmezle karşımıza çıkar ve siz romanın sonuna kadar ne olacağını bir türlü tahmin edemezsiniz. Tabi benim gibi okuyanlar bir ara olayın ikiz kardeş çerçevesinde çözümleneceğini düşünürken, Grange'ın daha önceki kitaplarında tekrara düşmediğini düşünürsek, olay sonradan bambaşka bir hale bürünüverir ve beklenmedik son sizi garip bir şekilde mutlu eder-evet Grange tekrara düşmez.

                   Kahramanımız Mathias Freire her gün yaptığı gibi psikiyatri kliğine gider, hastaları muayene, kontrol ve ilaç takviyesinden sonra evine gider. Ta ki kliğine dissossiyatif füg hastalığıyla başvuran bir hastaya kadar... Geçmişe dair hiçbir şey hatırlamayan bu hasta aynı zamanda yakın bir zamanda vahşice işlenmiş bir cinayetin baş şüphelisi olarak da ortaya çıkacaktır. Baş komiser Anais Chatelet- tess gerritsen'in jane rizzoli'sine göz kırpıyor sanki-cinayeti derinleştirdiğinde karşısına evsiz-barksız Victor Janusz çıkacaktır,sonra da diğerleri, ama işin ilginç tarafı Januzs aynı zamanda Mathias Freire'dir de ama nasıl?

                  Gerilim, aksiyon, karmaşa... Oldukça iyi kurgulu bir senaryo ve sağlam bir anatomi... Buna ek baba-oğul çatışması, mitoloji üzerinden sağlam bir arka fonla kitapta yer alır. Cinayetlerin felsefesi ise mitolojik öğeler: Minotauros, İkaros, Uranos, Kronos

                               - ya cinayetlerden sorumlu kimdir? Olimpos katili mi yoksa Mathias Freire mi?


                  Aksiyonun düşmediği karakterlerin bir matruşka gibi birbiri içinden çıktığı( Mathias Freire, Victor Janusz, Narcisse, Nono, Kubiela) mekanın bir yere hapsolmadığı ama bu sefer ülkeden ülkeye değil de şehirden şehire(Bordeaux, Marsilya, Nice, Paris) dolaştığı azılı katillerinde(Metis Kimya Grubu) içinde bulunduğu oldukça hacimli bir hikaye...

                  Ayrıntıya inmeden ve kitabın büyüsünü bozmadan benim anlatacaklarım bu kadar, gerisi size kalmış. Bir de kitabın sonu var ki, şimdiden belirteyim, sonu okuduğunuz gibi: "Bilmiyor!"