kalpsiz


                 -Aman Allah’ım! Nasıl!? Ama bu imkansız, dedi doktor.

                Ne olduğunu anlamaya çalışan bir çift göz, doktorun elinde tuttuğu röntgene umarsızlıktan daha çok dalgın dalgın baksa da bir anlam verememiş gibi, suskunluğunu korumaya devam etti.

                 -Se..se..senn yaşıyor olamazsın: kalbin! Kalbin yok.

                Yüzündeki yorgun hatlar kırış kırış çizgilerle allak bullak olan hasta, her an ağlayacakmış gibi bir gülümsemeyle dudaklarının kenarlarını düz bir çizgi boyunca yanaklarına doğru çekti.

                -Bana bilmediğim bir şey söyleyeceksiniz sanmıştım. Hem zaten bir kalbim olmadığını buraya ilk geldiğimde söylemiştim diye hatırlıyorum. Yanılıyor muyum? 

                Tıbben mümkün olmayan bir vakayla karşı karşıya kaldığını anlayan doktor şimdiye kadar öğrendiklerine mi yoksa şu an gözleriyle gördüğüne mi inanması gerektiğine bir türlü karar veremedi –yoksa masanın diğer ucunda kıvranması başka nasıl açıklanabilirdi!

               -Zaten uzun zamandır yaşamıyorum doktor, dedi hasta.

               Bir kalp atımı süre sonra –yani olduğunu varsayarsak…

               -Kalbim sevgisizlikten önce nasır tuttu sonra da tuzla buz olup paramparça oldu –yıllar önceydi. Benimse merak ettiğim: ilk defa birine âşık oldum, böyle bir şey mümkün mü?