donnie darko

                                                 -bazıları kanında trajediyle doğuyor.
...........................................................
                 Yine böyle soğuk bir sonbahar akşamı izlemiştim –ilk izleyenler gibi hem etkilenmiş hem de birçok yeri anlamamıştım. Kısmet bugüneymiş –bir kez daha izledim, bir kez daha hayran oldum. Mutlu sonları sevmem, nedense sahici gelmez bana. Darko’yu bu yüzden sevmiştim sanırım –oldukça…
                Film; zaman tüneli, hayali kahraman, kader, şizofreni, Hristiyanlık, Amerikan eğitim sistemi ve aile yapısı… şeklinde bir çok yere gönderme yaparak devam ediyordu. Tabi ilk izlediğimde fark edemediğim şeyi yeni fark ettim. Film sonla başlangıcı birbirine bağladığı gibi kolaylıkla açıklanabilecek bir özellik taşımıyordu. Kaderin değiştirilebilir olduğunu iddia ederken ve kendince kanıtlarken aslında olay hiç de öyle olmadığını görüyordunuz.
               Neden tavşan demiştim o zamanlar? Darko’nun dostu neden çirkin bir tavşan? Şimdi fark ettim ki o zamanlar çok iyi izlememişim. Çünkü izleseydim yönetmenin bizi aslında harika olmayan bir Alis diyarına çıkardığını fark edebilirdim.
              Yönetmeni Richard Kelly senaryosunu ilk lise yıllarında yazmaya başlamış ki aslında kahramanın repliklerinden birisi de kendisineydi sanırım. Bir gün büyük bir yazar olmak istiyorum ya da ona benzer bir şey, diyordu Darko. Söyleyeceğim bu değildi aslında; nasıl bir zihin, lise yıllarında bu alt yapıyı oluşturabiliyordu. Yönetmenin ilk filmi olmasıysa ayrı bir konu…

              Cümlelerime darko-tavşan sahnesiyle son veriyorum:
              Darko: çıkar o kostümü!
              Tavşan: peki sen o insan kostümünü niye çıkarmıyorsun?